Kimler Ailesi ile Eşi arasında kalır?

0
3882

Ailesi ile iç içe olan, sınırlarını çizememiş, aile ve akrabalarına kolay kolay hayır diyemeyen biri, evlendiğinde eşinin de kendisi gibi olmasını bekler.

Hemen ailesine uyum sağlamasını, onlara karşı memnun edici hatta boyun eğici olmasını bekler. Bu gerçekleşmediğinde de aile ve çevrenin baskısına maruz kalır. Bu baskıyı da eşine yansıtıp daha fazlazorlamaya başlar.

Kendisi çok fazla memnun edici, onay arayıcı olan kişi, en çok beslendiği aile ve çevrenin eleştirisi aldığında adeta en büyük beslenme damarının tıkandığını hisseder. Suçlu olarak da eşini gösterir.

Muhtemelen eşi için de çok fedakarlık yapmıştır. Muhtemelen bu fedakar yapısı, eşinde kaybetme korkusu yaratmıştır. “Benim eşim sadece beni düşünsün, sadece benim için fedakarlık yapsın” gibi beklenti yaratmış olabilir.

Tam tersini düşünelim. Aynı ailede kafasına göre takılan, aileyi beslemek yerine ailesinden beslenen diğer kardeşin evliliği bu fedakar kardeşten daha rahat olacaktır. Çünkü eşi de ailesi de yüksek beklentilere sahip olmayacaktır. O da bunları “ yapmak zorunda “ hissetmeyeceği için daha düzeyli yürüyecektir.

Üzerine misyon yüklenilen evlat; ( bazen tek çocuk, bazen tek erkek veya tek kız çocuk, bazen de son çocuk) eşiyle ailesi arasında daha fazla kalmaktadır.

Bu tip durumda: kardeşler arası görev dağılımı, bağımlı ilişkilerin yavaşça normale dönüştürmek, beklentili kişilerin ( eş, anne-baba-çevre-akraba) kendi hayat sorumluluklarını almaları ile daha az sarsıntıyla aşılmasını sağlar.

Diğer yandan da dışardan gelen kişi ( eş), eşinin kök ailesi ile olan ilişkisinde tepkisel ve önyargılı ile dğeil, daha soğuk kanlı ve zamana yayarak ayaklaşması gerekir.

Baştan reddedici, yok sayıcı tavırlar; eşi ailesine daha da yaklaştırabilir. Böylece bir tarafta tek kalan eş, diğer tarafta da eşi-aile koalisyonu oluşabilir.

Kişi iç içe ilişki ağı içindeyken çoğu zaman evliliği de reddedilir. Ondan bekarmış gibi davranmasını isterler. Hatta “evlendi değişti, evlendi bizi terk etti” gibi sözler ile duygusal baskılar yaparlar.

Oysa evlenen değişir. Değişmeyen evlenmemiştir.

Iki taraf da çekirdek aile ve birey olma düşüncelerine sahip çıkmalı, eş ile aile arasında tercihe zorlanmamalı, her ikisinin de olması gerektiği sonucuna varılmalı, sınırları tanımayan veya yok sayanlar için ise gerekli önlemler alınmalıdır. Bu konuda daiki taraf iş birliği yapmalıdır.

Daha çok Türkiye gibi geniş aile bağlarının olduğu ülkelerdee mevcut olan bu kök aile ksorunları, anne-babaların çocuklar üzerindeki emelleri ve beklentileri ile daha da kronikleşir. Kişi eğer fedakar ve memnun edici ise genelde ailesini sırtladığı gibi ona benzeyen belki talepkar, belki bağımlı belki de yüksek standartları olan birini seçerek mevcut feda edicilik şemasını sürdürür hale getirir.

Çoğu zaman Evlilik; kişinin karakteri ve ilişkilerinin gerçek yapısıyla yüzleştiren bir ayna gibidir. Evlenmeden çoğu şeyi fark etmezsiniz. Ailenizle olan iç içe geçmiş ilişkinizi, misyonunuzu, beslenme kaynaklarınızı,kişilik yapınızı ve daha bir çok şeyi.

Bu nedenle bazı insanlar kendilerini bile evlilikle tanırlar. Öncesinde öyle olmadıklarını zannederek.

Gelin-kaynana- damat üçgeninde nasıl bir yol izlenmeli ?- konusunda yeni kitabımı okuyabilirsiniz.

http://www.dr.com.tr/Kitap/Iyi-Dusun/Egitim-Basvuru/Kisisel-Gelisim/urunno=0001752490001

SERHAT YABANCI

İlişki ve Evlilik Danışmanı

Diğer yazılarım ve  takip için:

www.serhatyabanci.com

www.twitter.com/serhatyabanci

www.facebook.com/serhatyabanci

www.instagram.com/serhatyabanci

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here